Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi




İletişim: 0 530 313 24 68
Hafta içi 10:00 - 16:00
profdrsyucel@gmail.com

Böbrek Kanseri

Böbrek Tümörü veya Kanseri Nedir?

Böbrek kanseri en sıklıkla iki tipte görülür. Bunlardan %85 oranında görülen “Adenokarsinom” tipi böbrek kanseri böbreğin kendi dokusu içindeki tübüllerden kaynaklanır. Diğeri ise böbreğin idrarı biriktirdiği havuz kısmından çıkmaktadır.

Eğer ara ara idrarınızdan kan geldiğini veya karın ağrınızın olduğunu görüyorsanız mutlaka bir üroloji hekimini görmelisiniz. İdrarda kan olması, karın ağrısı ve halsizlik bunun ilk belirtileri olabilir.

Çekilen filmlerde eğer böbreğinizde ur veya tümör saptanırsa bunun ileri araştırması için mutlaka bir üroloji hekimini görmelisiniz.

Böbrek tümörlerinin boyutuna ve hastanın genel durumuna göre böbrek üzerindeki tümör veya tüm böbreğin alınması gerekebilir.

Çıkartılan tümör veya böbrek patoloji bölümünde özel boyalar ile boyanıp mikroskop altında incelenir. Eğer tümör sadece böbrek içinde kalmış ise tedaviniz tamamlanmış demektir. Ancak tümör böbreğin dışına taşmış hatta özellikle akciğer gibi bir organa sıçramış ise kemoterapi ya da kanser ilaç tedavisi alması gerekebilir.

Günümüzde tümörlerin yeni damar oluşumunu hızlandıran bazı maddeler salgıladığı gösterilmiş ve bu maddeleri engelleyen bazı ilaçlar geliştirilmiştir. Bu ilaçların kullanımı ile böbrek kanserlerinde daha yüz güldürücü sonuçlar alınmaktadır.

Böbrek Kanseri (Adenokarsinom)

Böbrek kanseri (renal hücreli kanser, adenokarsinom) böbrek içinde yer alan, tübül adı verilen, ufak idrar kanalcıklarının içini döşeyen epitel hücrelerinden kaynak alır.

Böbrek Nasıl Çalışır?

İnsan vücudunda 2 tane böbrek vardır. Böbrek içinde toplam 1 milyon adet çok minik süzgeçler vardır. Bu süzgeçlerden kan içindeki zararlı maddeler süzülür. Bu sıvı, böbrek içinde yer alan ufak kanalcıklardan geçerken vücut tarafından yeniden emilir ya da fazla maddeler atılır ve sonunda dışarı attığımız net idrarı oluşturur. Oluşan idrar böbrekteki toplayıcı havuzcukların kanalıyla ana havuza (pelvis) ve oradan da üreter isimli kanal ile bir süre depolanacağı mesaneye (idrar torbasına) iletilir.

Böbrek Kanseri Neden Olur?

  • Sigara, aşırı ve yüksek dozda uzun süreli ağrı kesici kullanımı böbrek kanseri riskini arttırır.
  • Aile öyküsü: Ailede böbrek kanserli bir akrabanın olması böbrek kanserine yakalanma riskini artırmaktadır.
  • Diyet: Yüksek kalorili diyet ve kızartma türü yiyecekler kanser riskini artırmaktadır.
  • Yüksek tansiyon: Bazı çalışmalarda yüksek tansiyonlu hastalarda 3 kat fazla böbrek kanseri geliştiği gösterilmiştir.
  • Şişmanlık: Fazla kilo özellikle kadınlarda böbrek kanseri riskini arttırabilir.
  • Mesleki risk faktörleri: Çelik endüstrisi, petrol, kadmiyum, kurşun endüstrisi çalışanları ve asbestoza maruz kalanlarda böbrek kanseri riski artmaktadır.
  • Radyasyon: Daha önce tedavi amacıyla radyasyon almış ya da başka bir nedenle radyasyona maruz kalmış kimseler artmış risk taşırlar.
  • Diyaliz: Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle uzun süreli hemodiyaliz programında olan hastalarda böbrek kisti ve böbrek kanseri riski daha fazladır.
  • Genetik (Heredite) risk. Von Hippel-Lindau hastalığı genetik geçişli bir hastalık olup beraberinde iki taraflı böbrek ve diğer bazı organlarda kanser ortaya çıkması söz konusu olabilir. Bu hastalar ve ailesi yakından izlenmelidir.

Böbrek Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Erken evredeki böbrek kanserlerinde genellikle hiçbir belirti olmamaktadır.

Hastalar genelde başka nedenlerle yapılan ultrasonografi ya da radyolojik tetkikler sırasında rastlantısal olarak tanınır.

Böbrek Kanserini Ortaya Çıkarabilecek Diğer Belirtiler:

  • İdrarda kanama
  • Karında (böbrek bölgesinde) ele gelen sert kitle
  • Böbrekte uzun süreli ve geçmeyen ağrı
  • İştah kaybı
  • Kilo kaybı
  • Tekrarlayıcı yüksek ateş
  • Yüksek kan basıncı (hipertansiyon)
  • Kansızlık (anemi)
  • Kanser yayılmışsa yayıldığı organla ilgili bulgular görülebilir. Örneğin akciğerlere yayıldıysa öksürük, nefes darlığı, kanlı balgam çıkarma olabildiği gibi kemik yayılımı olan hastalarda kemik ağrıları, beyin yayılımı olanlarda baş ağrısı, felçler, şuur kaybı gibi bulgular olabilir.

Böbrek Kanserinde Yapılması Gereken Testler Nelerdir?

Böbrek kanserinin teşhisinde ve değerlendirilmesinde batın (karın) ve böbreklerin incelenmesi gereklidir.

Bu incelemeler;

  • Fizik muayene ve hikaye: Ailede böbrek kanseri hikayesi var mı? Başka risk faktörleri var mı? Karında ele gelen kitle var mı?
  • Kan analizi: Böbrek kanserine eşlik etmesi beklenen belirtiler bulunmakta mı? Anemi ya da hiperkromazi, kanda yüksek kalsiyum, karaciğer fonksiyonlarında bozulma gibi.
  • İdrar analizi: İdrar da kanama var olup olmadığı ortaya konulmalı.
  • Ultrasonografi: Böbreklerin ultrasonografi ile değerlendirilmesi ilk planda en önemli tanı yöntemini oluşturmaktadır. Şüphe edilen kitle genellikle Doppler ultrasonografi ya da ideal olarak bilgisayarlı tomografi ile ya da manyetik rezonans (MR) görüntüleme

ile kesinleştirilir.

Bilgisayarlı tomografi ve 3 Boyutlu Bilgisayarlı Tomografi-Anjiografi:

Enine kesitlerle tüm karın içi organların aynı anda değerlendirilmesini sağlamaktadır. Ayrıca özellikle damardan verilen kontrast madde ile, böbrekteki kitlenin kontrast maddeyi tutup tutmadığı ile kitlenin damarsal zenginliği açısından da fikir elde edinilir.

Ayrıca kitlenin böbrek içindeki lokalizasyonu, ebatları kesin olarak vurgulanırken, bunların detayı planlanacak cerrahi tedavi açısından önemlidir.

Böbrek ana damarların yapısal şekli (tek atar damar mı, damarlarda farklılıklar var mı?), böbrekteki damarların seyri ve tümör ile olan ilişkisi (atar damarın hangi dalı ya da dalları tümöre ulaşmaktadır) çok önemlidir. Böbrek ana atardamar ve toplardamarı ile yakın ilişkisi olmayan sınırlı bir tümör kitlesinde sadece tümörün alınarak geride kalan sağlam böbrek dokusunun kurtarılması çok önemlidir.

MR Görüntüleme:

Özellikle bilgisayarlı tomografinin kullanılamadığı bazı durumlarda teşhis ve tümörün böbrek içindeki damarsal yapılarla olan ilişkisini değerlendirmede MR görüntü yardımcı olmaktadır.

Biyopsi:

Bazı vakalarda teşhis konusunda çok şüphe olduğunda gündeme gelebilir ve genellikle bilgisayarlı tomografi rehberliğinde yapılabilir. Ancak biyopsinin patolojik değerlendirmede istenilen doğru tanıyı verememesi gibi bir sınırlama vardır. Bunlardan en önemlisi patolojik değerlendirme için alınan materyal genellikle yeterli olamamakta ve bu nedenle de teşhiste kesinlik söz konusu olmamaktadır.

Böbrek Pelvis Renalis Tümörü (Değişici Epitel Hücreli Karsinom)

Değişici epitelyum hücreli karsinom denilen kanser türü işte bu bahsedilen yapıların içini döşeyen epitelyum tabakasından çıkar. Bu nedenle mesanedeki kanser tipi ile böbrek havuzunun kanser tipi aynıdır.

Bu kanser türüne böbreğin pelvis renalis tümörü denilir.

Böbrek havuzu (renal pelvis) ve üreter kanallarının içini döşeyen değişici epitel hücrelerinin yapısal bozukluğu ile değişicili epitelyum hücreli karsinom gelişir. Buna “üroteliyal karsinom” da denilmektedir.

Böbrek havuzunun değişici epitelyum hücreli kanseri, bütün böbrek kanserlerinin %72’sini oluşturmaktadır. Eğer tümör erken başlangıç aşamasında satanmışsa kanserden tedavi olma ihtimali %90’ın üzerindedir. Ancak böbrek havuzu ve üreterde sınırlı olsa bile (doku sınırı dışına taşmamış) eğer derin kas tabaksına ilerlemiş ise kür şansı %15’lere düşebilir.

Böbrek Pelvis Renalis Tümörü Neden Olur?

  • Aşırı ve uzun süreli ağrı kesici kullanımı
  • Plastik, deri ve lastik sanayisinde kullanılan boya ve kimyasal maddelerle yakın temas
  • Sigara içimi

Böbrek Pelvis Renalis Tümörü Belirtileri Nelerdir?

  • İdrardan ağrısız ya da ağrılı kan gelmesi
  • Bel ağrısı

Eğer aşağıdaki şikayetler söz konusu ise doktor ile mutlaka görüşülmesi gereklidir:

  • İdrardan kan gelmesi (bu bir kere bir olsa mutlaka doktora gidilmelidir)
  • Geçmeyen belin sağ ya da soluna vuran ağrı
  • Aşırı halsizlik
  • Nedensiz kilo kaybı
  • Ağrılı ve sık sık idrara gitme

Bu bulgularla gelen hastada mutlaka detaylı araştırma yapılmalıdır.

Fiziki muayene:

İdrar analizi: İdrarda kan varlığının gösterilmesi gereklidir.
Ultrasonografi: Böbrek tümörün idrar kanalını tıkmasına bağlı bir genişleme olabilir. Ya da böbrek içindeki kitle yapısı görülebilir.
İVP: Eski bir tanı yöntemi olmasına rağmen, ilaçlı böbrek filmi yani intravenöz pyelografi, günümüzde yine de sıklıkla kullanılan ve özellikle pelvis renalis ve üreter tümöründe önemli bulguları gösteren bir radyolojik tetkiktir.
Bilgisayarlı Tomografi: Özellikle böbrek havuzundaki ya da üreterdeki kitlenin büyüklüğü ve çevreye yayılıp yayılmadığı konusunda önemli bilgi verirken, karaciğer ve lenf bezlerinde beklenmedik bir yayılım var mı bunu da değerlendirir.
Üreteroskopi: Endoskopik bir alet ile (bu genelde fleksibl üreteroskoptur) üreter denilen idrar kanalına girilir ve görüntü altında böbrek havuzuna ulaşılır ve böbrek havuzu içindeki tüm küçük havuzlar kontrol edilir. Gerekli durumda buradan biyopsi örnekleri alınır.

Böbrek Pelvis Renalis–Üreter Değişici Epitel Hücreli Kanseri

Böbrekteki bu kanser tipinde kemoterapiye ve radyoterapiye (ışın tedavisi) hassastır. Ancak eğer böbrekteki kitle çevre dokuya aşırı yayılım ve yapışıklık yapmadıysa mutlaka çıkartılmalıdır. Bunun sonrasında kanser bölgesine uygulanacak ek ışın tedavisi (radyoterapi) ve sistemik kemoterapi ile daha etkin bir tedavi elde edilir. Bu nedenle ilk tedavi yaklaşımı genellikle cerrahi yöntem ile kanserli böbreğin ve böbrekten idrarı mesaneye taşıyan idrar kanalı yani üreterin tümüyle çıkartılmasıdır.

Cerrahi yöntemle kanserli böbreğin ve beraberinde üreterin çıkartılmasına “ Radikal Nefroüreterektomi ” denir. Radikal Nefroüreterektomi adı verilen cerrahide, böreği saran perinefritik yağ dokusu ve bu yağ dokusunu saran “Gerota” zarı, bu zarın etrafındaki paranefritik yağ dokusu ile birlikte o böbreğe ait üreter (idrar kanalı) mesaneye kadar ve hatta üreterin mesaneye girdiği mesane bölümü de olmak üzere tümüyle çıkartılır.

Bazı hasta gruplarında sadece idrar yolu içerisine endoksopik olarak girilip tümörlü alan lazer ile yakılarak başarı elde edilebilir.

Değişici epitelyum hücreli yüzeysel kanserlerin büyük bir bölümünde kanser hücrelerinin grade derecesi iyi iken, derin tabakalara sirayet etmiş tümörlerde bu grade derecesi kötüdür.

Eş zamanlı ya da farklı bir zamanda diğer karşı taraftaki böbrek sisteminde bu şekilde bir tümör görülme riski %2-4 arasındadır. Ancak böbrek pelvis renalis (böbrek havuzu) ya da üreter tümör saptanmış olgularda eş zamanlı ya da ilerideki takiplerde mesanede (idrar kesesinde) bu tip tümör gelişme riski %30-50 arasındadır.

Böbrek Kanseri – Böbrek Tümörü Evreleri Nelerdir?

Hastalığa bağlı yaşam süresini ve nasıl bir tedavinin uygulanması gerektiğini etkileyen faktörler vardır. Bu faktörlerin başında hastalığın klinik evresi, hastanın yaşı ve genel sağlık durumu gelir.

Böbrek kanserinin klinik durumunun, gelişiminin ne derecede olduğunun kolaylıkla anlaşılması ve tedavilerinin planlanması için evreleme sistemi kullanılır. Evreleme sisteminde en önemli parametreler tümörün boyutları ve tümörün böbrek ve çevre dokusu ile olan ilişkisi yanında uzak dokulara yayılıp yayılmadığıdır.

Tümör:

  • T1: Kendi içinde iki alt gruba ayrılır
    • T1a: Böbrekte sınırlı (böbrek kapsülünü aşmamış) 4 cm’den küçük tümör
    • T1b: Böbrekte sınırlı (böbrek kapsülünü aşmamış) 4-7 cm arasında ebatları olan tümör
  • T2:
    • T2a: Böbrekte sınırlı (böbrek kapsülünü aşmamış), 7 cm.den büyük ancak 10 cm’den küçük çaptaki tümör
    • T2b: Tümör çapı 10 cm’den büyük ve böbrek kapsülünü aşmamış
  • T3:Kendi içinde üç alt gruba ayrılır
    • T3a: Böbrek kapsülünü aşmış ve böbreküstü bezine sirayet etmiş tümör
    • T3b: Böbrek kapsülünü aşmış ve böbrek toplar damarına sirayet etmiş
    • T3c: Böbrek kapsülünü aşmış ve büyük ana toplar damarda tümör dokusu
  • T4: Böbrek etrafındaki yağ dokusunu saran zarı (Gerota fasiyası) aşmış

Lenf Bezleri:

  • Nx: Bölgesel lenf bezleri değerlendirilmemiş
  • N0: Bölgesel lenf bezlerinde tümör yayılımı yani metastaz yok
  • N1: Bölgesel lenf bezlerinde tümör yayılımı yani metastaz var.

Uzak Metastaz:

  • M0: Kanserin uzak organlara yayılımı yok
  • M1: Kanserin uzak organlara yayılımı mevcut.

Anatomik Duruma ve Prognostik* Özelliklere göre Evre:

Prognostik*: gelecekteki kanserin yaratacağı ve öngörülen durum anlamında açıklanabilir. Örnek; kötü prognostik demek ileride kanser açısından iyileşme olasılığı kötü ya da tekrar ihtimali yüksek anlamına gelmektedir.

EVRE T N M
I T1 N0 M0
II T2 N0 M0
III T1 ya da T2 N1 M0
T3 N0 ya da N1 M0
IV T4 Herhangi bir N M0
Herhangi bir T Herhangi bir N M1

Böbrek Kanseri Tedavisi Nelerdir?

Teşhis konulduktan sonra, prognozu (iyileşme şansını) etkileyen bazı faktörler vardır. Bu faktörlere göre tedavi seçeneği hasta ile görüşülür. İyileşme şansın ilk adımda etkileyen iki faktör tümörün evresi ve tümör hücrelerinin “grade” derecesidir.

Böbrek kanseri tedavisinde sorulması gereken ilk 4 soru:

  • Tümörün evresi ve grade derecesi nedir?
  • Tümör nerededir?
  • Hasta ve diğer böbreğinin sağlığı nasıldır?
  • Kanser tekrar mı etmiştir?

Radikal Nefrektomi

Böbrek kanseri (Adenokarsinomu) kemoterapiye ve radyoterapiye (ışın tedavisi) dirençlidir. Bu nedenle tek tedavi yaklaşımı cerrahi yöntem ile kanserli böbreğin tümüyle çıkartılmasıdır. Cerrahi yöntemle kanserli böbreğin çıkartılmasına “ Radikal Nefrektomi ” denir. Radikal Nefrektomi adı verilen cerrahide böreği saran tüm yağlı doku (perinefritik yağ dokusu) ve bu yağlı dokuyu da saran “Gerota” zarı ve hatta bu zarın etrafındaki yağ dokusu (paranefritik yağ dokusu) ile birlikte tümüyle çıkartılır.

Evre 1 ve 2 olan böbrek tümörlerinde böbrek ve çevre yağ dokusu ile tamamen çıkartılması (yani Radikal Nefrektomi) artık dünyada hemen hemen tüm vakalarda açık veya laparoskopik / robotik olarak yapılmaktadır.

Açık cerrahi ile uygulanan nefrektomide (böbreğin tümüyle çıkartılması), ameliyatı gerçekleştirmek için 35-40 cm boyuna kadar uzayabilen cerrahi kesi uygulanmaktadır  Özellikle büyük tümörlerde aynı kesi ile 12. kaburga kemiğinin alınması da gerekebilmektedir. Bu büyük ameliyat kesisi ile yaralanan kaslar ve sinirler nedeniyle ameliyat bölgesinde uzun süren ağrı ve uyuşukluk hissi olacaktır.

A.B.D. ve Avrupa ülkelerinden sonra artık zamanımızda ülkemizde de laparoskopik böbrek cerrahisi artık standart bir cerrahi uygulama halini almıştır. Ancak son yıllarda da Vinci Robot ile ürolojiye sunulan teknolojik avantajlar ile böbrek kanserinin cerrahisinde  robotik cerrahi gündeme gelmiştir.  Ancak böbrek tümörlerinde uygulanan Radikal Nefrektomi  ameliyatında  etkinlik açısından  Robotik Cerrahi ile Konvansiyonel Laparoskopik cerrahi arasında anlamlı fark bulunmamaktadır.

Ancak, Robotik Sistem ile hastalarımıza 3 boyutlu, yüksek çözünürlüklü, 10-15 kat büyütmeli görüntü altında titreme etkisini ortadan kaldıran ve vücut içinde el gibi birçok doğrultuda hareket edebilme kabiliyeti ile cerrahinin gerçekleştirilmesi olanağı sağlanabilir.

Robotik Cerrahi’nin asıl olarak teknik açıdan avantaj getirdiği cerrahi Parsiyel Nefrektomi de denilen Nefron Koruyucu Tümör Cerrahisi’dir.

Böbreklerdeki her bir milyon süzgeç sistemine “Nefron” denilir.  Sadece kanserli tümörün çıkartıldığı sağlam böbrek dokusunun ve dolayısıyla nefronların korunduğu cerrahi tekniğe “Nefron Koruyucu Tümör Eksizyonu” denilmektedir.

Robotik Radikal Nefrektominin Böbrek Kanseri Tedavisinde Avantajları Nelerdir?

  • Karın zarı dışından yapıldığında barsak yaralanma riski yoktur
  • Kısa süreli hastanede kalma ve hızlı iyileşme
  • Ameliyat sonrası daha az ağrı ve daha az ağrı kesici kullanma ihtiyacı
  • Normal günlük aktivitelere kısa sürede dönme
  • Küçük ameliyat kesileri nedeniyle kozmetik görünüm
  • Üç boyutlu, yüksek çözünürlüklü görüntü
  • Büyük büyütmeli görüntü
  • Titreme etkisinin ortadan kaldırıldığı robot kollarla ameliyat
  • Vücut içinde bir el gibi rahatlıkla 7 doğrultu ve çok açı ile hareket edebilen robot kollarla ameliyatın gerçekleştirilmesi

Robotik Parsiyel Nefrektomi Nedir?

Günümüzde özellikle Evre-1a tümörlerde Laparoskopik Parsiyel Nefrektomi yani sadece kanserli dokunun bir güvenlik sınırı ile çıkartılması, sağlam böbrek dokusunun hastada bırakılması yaklaşımı gündemdedir. Bu nedenle böbrek adenokarsinomunda evreleme büyük önem taşımaktadır.

Özellikle 4 cm ya da daha ufak çaptaki böbrek tümörlerinde, tümörün böbrekteki yerine göre uygulanabilen bir tekniktir.

Burada amaç kanser kontrolünü sağlarken, sadece kanserli tümör dokusunun çıkartılması ve sağlam böreğin kişide bırakılmasıdır. Ancak son dönemde laparoskopik ve robotik cerrahide edindiğimiz deneyimlerin etkisiyle 6-7 cm çapındaki böbrek kitlelerine de Parsiyel olarak tümör kısmını çıkartarak böbreğin geriye kalan sağlam bölümü korunabilmektedir.

Son 10 yılda laparoskopik tekniğin cerrahi uygulamaları ablatif denilen hastalıklı dokunun tümüyle çıkartılması işleminden daha kompleks rekonstrüktif (yani sadece hastalıklı bölümü çıkart ve kalan açıklığı tamir et) cerrahilere genişlemiş bulunmaktadır. Açık parsiyel nefrektomi böbrek koruyucu cerrahinin uygulanabileceği lokalize böbrek tümörlerinde standart yaklaşımdır.

Laparoskopik teknikte intrakorporeal sütur (yani vücut içinde cerrahi dikiş ve düğüm atma) tekniklerinde artan deneyim ve gelişmiş laparoskopik damar araçlarının varlığı seçilmiş hastalarda laparoskopik teknikle de parsiyel nefrektominin uygulanabilir bir cerrahi yaklaşım olmasını kolaylaştırmıştır. Bu nedenle zamanımızda artık 3 ya da 4 delikten (1 adet 1.2 cm, 1 adet 1.0 cm, 1 ya da 2 adet 0.5 cm) girilerek yapılan laparoskopik böbrek ameliyatında ufak böbrek tümörlerinde de sağlam böbrek kısmı kişide bırakılıp, sadece tümör rahatlıkla çıkartılabilmektedir. Kanser kontrolünde yapılan uzun ve orta dönemli bilimsel takiplerde laparoskopi de güvenle ve rahatlıkla uygulanabilecek bir teknik olarak kendisini ispatlamıştır. Ancak günümüzde da Vinci Robot Sistemi’nin avantajları ile tanışan üroloji uzmanları böbreğin içindeki tümörlü alan çıkartıldıktan sonra oluşan doku boşluğunun ve yaralanan damarlar ile idrar kanallarının onarılması için daVinci Robotik Sistem‘in sunduğu avantajları kullanmaya başlamıştır.

Zira tümörlü doku çıkartılırken ve çıkan bölümün dikişlerle onarılması esnasında böbrek atar damarı kanama olmaması için kapalı kalmaktadır. Bu süre zarfında böbrek beslenemez (böbreğin kansız kalabileceği süre 15-20 dakikadır) ve doktor tümörlü dokuyu kanser kontrolü açısından risk olmayacak şekilde çıkartacak ve çıkan bölgedeki hasarları da onaracaktır. Bunun için üst düzeyde deneyime sahip laparoskopik ve robotik cerrah olması gereklidir. Zira bu süre zarfında çok kanlanan böbrek dokusunu laparoskopik teknikle onarmak oldukça zor öğrenilen bir tekniktir. daVinci robotik cerrahi sisteminin teknolojik avantajları ile laparoskopi tekniği uygulayan deneyimli cerrah karşılaştığı zorlukları bu teknolojik destek ile rahatlıkla geçmektedir.

Deneyimli bir laparoskopik cerrahın parsiyel nefrektomide zamana karşı yaşadığı sıkıntıların üstesinden gelinmesini sağlayan da Vinci Robotik Cerrahi Sistem‘in teknolojik avantajları şöyle sıralanabilir:

  1. Laparoskopik 2 boyutlu yerine daVinci sistem ile 3 boyutlu (3D) görüntü altında böbrekteki tümörlü dokunun sınırları belirlenir.
  2. Üç boyutlu yüksek çözünürlüklü (High Definition) görüntü ile derinlik hesabı rahatlıkla yapılarak tümörün çıkartılması
  3. Titremeyen robot kollarıyla dikişlerin atılması
  4. 540° açılı hareket kabiliyetine sahip robot kollar ile böbreğin hangi bölgesinde olursa olsun tümörün çıktığı alanın hızla ve derinlik kontrolüyle dikilebilmesi

Böbrek kanserinde parsiyel nefrektomi uygulamasındaki kesin endikasyonlar arasında

  • Eş zamanlı iki taraflı böbrek kanseri vakaları,
  • Soliter (tek böbrekli kişide) böbrekte tümör bulunması (unilateral renal agenezi veya daha önceden konturlateral nefrektomi)
  • Kötü fonksiyonlu veya fonksiyonsuz diğer böbrek ile birlikte tümör olması

Böbrek kanserinde parsiyel nefrektomi uygulamasındaki kesin olmayan endikasyonlar arasında

  • İleri dönemde böbrek yetersizliği riski oluşturan hastalıkların olması (örnek diabet, yüksek tansiyon gibi)
  • Küçük ve dışarı doğru uzanım gösteren tümörler
  • Genç yaşta böbrek kanserinin görülmesi
  • Ailede böbrek kanseri görülmesi (genetik yatkınlık)

yer almaktadır.

Günümüzde erken tanı yöntemleri sayesinde artık böbrek tümörleri çok erken ve ufak çapta iken yakalanabilmektedir. Bu nedenle böbreğin maksimal derecede korunduğu ve sadece kanserli dokunun çıkartıldığı “Parsiyel Nefrektomi” giderek önem kazanmıştır.

Yapılan bilimsel araştırmalardaki 5 ve 10 yıllık kanser takiplerinde, aynı evrede olmak şartı ile (T1 yani tümör çapı 7 cm.den ufak), “Parsiyel Nefrektomi“uygulanan hastalar ile “Radikal Nefrektomi“ ile böbreği bütünüyle çıkartıldığı hastalar arasında kanser açısından sağkalım ve tümör tekrarı oranlarında hiçbir fark yoktur.

Büyük boyutlardaki ve uzak organlara yayılmış böbrek kanserinin tedavisinde laparoskopik cerrahiden çok açık cerrahi tercih edilebilir.

Ancak  böbrek içinde sınırlı büyük kitlelerde dahi (ki bu cerrahın laparoskopi tecrübesine göre değişebilir) ve 10-15 cm’e kadar büyük kitleler bile laparoskopik olarak çıkartılabilir. Günümüzde bu tip kitlelerde Laparoskopik yöntem altın standart olarak yerini almaktadır.